Bir İhtimal Daha Var...
Oturup anlattı, karşısındakini bile fark
etmeden. Özlemle, hasretle anlattı neyi özlediğini bile bilmeden. Ama bulmaya
bile çalışmadan. Kayıp bir çocuk gibi nerede kaybolduğunu bile bilmiyordu. Hiç durmadan
anlattı, susarsa içindeki sessizliğin kendisini ele vereceğinden korktu belki de.
İçinde ne varsa anlattı, ne olduysa ya da ne olmasını istiyorsa. Belli ki bir
dinleyiciye bile ihtiyacı yoktu. Kime anlattığının, ne anlattığını, niye
anlattığının hiçbir önemi yoktu. Anlatmak,
koşmak kurtulmak demekti ya da çocukluğuna dönmek hep orada kalmak belki de en
çok istediği şeydi. O zaman, dedi, her şey daha büyüktü, kocamandı. Evler,
arabalar, binalar, insanlar… Çünkü biz küçüktük. Büyüyünce şarkıdaki gibi her
şey nasıl kirlendiyse aynı hızla da küçüldü, dedi. Sustu, insan ne zaman
büyüyor, ne zaman bitiyor çocukluk bilmiyordu. Rakısından bir yudum aldı. Kaybolmuş
her çocuk gibi ağladı. Ama büyümüş her çocuk gibi gözyaşlarını saklamayı
öğrenmişti. Karşısındaki kadına baktı. Ne kadar yakın bir o kadar uzak. Kim olduğunu
bile bilmiyordu. Hiç tanımadığı o kadına bütün hayatını anlatabilir, sonra da
arkasına bakmadan çekip gidebilirdi. Hayat bazen çok seçenek sunmaz insana.
Kadın baktı, şaşkındı. Karşısındaki bu
koca adam ne güzel anlatıyordu. Ne anlattığı değil de anlatışındaki heyecan
mutlu etti onu daha çok. Monoloğa dönüşen bu sohbetten kendine bir yer seçti,
dinleyici koltuğu en çok alışkın olduğu yerdi. Rakısından bir yudum aldı. Giderek
bir çocuğa dönüşen bu adamı sonsuza kadar dinleyebileceğini düşündü. Adam sustu. Odaya dolan bangır bangır bu
sessizlikte ikisi de kayboldu. İlk defa gördüğü bu adamı yıllardır tanıyordu.
Plaktan yükselen sesler bu sessizliğe eşlik etti. Kendinden ve birbirinden
koşarak uzaklaşan iki insan karanlıkta kayboldu. Çünkü hayat çok fazla seçenek
sunmuyordu insanlara…
Fotoğraf ve yazı: Neslihan Durateymur
Fotoğraf ve yazı: Neslihan Durateymur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder