Sayfalar

31 Ocak 2016 Pazar



Bir İhtimal Daha Var...


           Oturup anlattı, karşısındakini bile fark etmeden. Özlemle, hasretle anlattı neyi özlediğini bile bilmeden. Ama bulmaya bile çalışmadan. Kayıp bir çocuk gibi nerede kaybolduğunu bile bilmiyordu. Hiç durmadan anlattı, susarsa içindeki sessizliğin kendisini ele vereceğinden korktu belki de. İçinde ne varsa anlattı, ne olduysa ya da ne olmasını istiyorsa. Belli ki bir dinleyiciye bile ihtiyacı yoktu. Kime anlattığının, ne anlattığını, niye anlattığının  hiçbir önemi yoktu. Anlatmak, koşmak kurtulmak demekti ya da çocukluğuna dönmek hep orada kalmak belki de en çok istediği şeydi. O zaman, dedi, her şey daha büyüktü, kocamandı. Evler, arabalar, binalar, insanlar… Çünkü biz küçüktük. Büyüyünce şarkıdaki gibi her şey nasıl kirlendiyse aynı hızla da küçüldü, dedi. Sustu, insan ne zaman büyüyor, ne zaman bitiyor çocukluk bilmiyordu. Rakısından bir yudum aldı. Kaybolmuş her çocuk gibi ağladı. Ama büyümüş her çocuk gibi gözyaşlarını saklamayı öğrenmişti. Karşısındaki kadına baktı. Ne kadar yakın bir o kadar uzak. Kim olduğunu bile bilmiyordu. Hiç tanımadığı o kadına bütün hayatını anlatabilir, sonra da arkasına bakmadan çekip gidebilirdi. Hayat bazen çok seçenek sunmaz insana.

       Kadın baktı, şaşkındı. Karşısındaki bu koca adam ne güzel anlatıyordu. Ne anlattığı değil de anlatışındaki heyecan mutlu etti onu daha çok. Monoloğa dönüşen bu sohbetten kendine bir yer seçti, dinleyici koltuğu en çok alışkın olduğu yerdi. Rakısından bir yudum aldı. Giderek bir çocuğa dönüşen bu adamı sonsuza kadar dinleyebileceğini düşündü.  Adam sustu. Odaya dolan bangır bangır bu sessizlikte ikisi de kayboldu. İlk defa gördüğü bu adamı yıllardır tanıyordu. Plaktan yükselen sesler bu sessizliğe eşlik etti. Kendinden ve birbirinden koşarak uzaklaşan iki insan karanlıkta kayboldu. Çünkü hayat çok fazla seçenek sunmuyordu insanlara…

Fotoğraf ve yazı: Neslihan Durateymur